Malum artık Kasım sonuna geldik, havaların fazla tadı kalmadı, sıfırın altında dereceleri görmeye başladık. Buz gibi ama güneşli bir cumartesi ile biraz daha ılık ama yağmurlu ve gri bir pazar günü geride kaldı. Bloğa ısınma turları çerçevesinde bugünkü yürüyüşüme sizleri de davet etmeye karar verdim. İlk durağımız yol üzerindeki Sigur Rós temalı graffiti.
Vesturgata üzerindeki bu uzun süredir uğramadığım güzel mekan, malesef değişmiş, tünelin diğer tarafındaki duvarın üzerini mahvetmişler. Açıkcası hiç hoşuma gitmedi bu iş. Duvarın eski hali:
Kaynak: http://lochtess.blogspot.is/2012/06/there-is-light-that-never-goes-out.html
Ve şimdiki hali:
Tamamen grotesk bu ucube graffitiyi kim yaptıysa bugün kulaklarını bayağı çınlattım. Oradan Reykjavík’in çarşısı sayılan Laugavegur’a doğru yürüdüm. Noel süsleri yerlerini almaya başlamış. Her sene bu zamanlar “Yeaa yine erkenden noel süslerini çıkartmışlar” muhabbeti çıkar, evlerini Aralık ayından önce süsleyip ışıklandıranlar ayıplanır. Günler artık kısaldı iyice, iyi oluyor karanlık günlerde bol bol ışık. Laugavegur’den bir kare:
Daha bu başlangıç turları, ben yine ortalık şenlendikçe sizlerle paylaşacağım Reykjavík sokaklarını.
Bu haftasonunun önemli bir etkinliği var sırada, 5. Reykjavík Kitap Fuarı. Etkinliğin geçtiği Belediye Binası’na doğru yol alırken hemen yanındaki Tjörnin’de (gölet anlamına geliyor) göçmen kuşlar son turlarını atıyorlardı.
Kitap fuarı her zamanki gibi tıklım tıklım doluydu. Fuar programına buradan göz atabilirsiniz. Şu aralar ünlü yazarların yeni kitapları yayımlanıyor, kitap piyasası çok hareketli, bunların sebebi ise noelin yaklaşmış olması. Kitap, en fazla hediye edilen noel hediyesi ve bunu fırsat bilen kitap piyasası bu süreyi etkinliklerle dolduruyor. Biz kitap kurtları hiç şikayetçi değiliz tabii ki.
Reykjavík, 2011 yılında UNESCO Yaratıcı Şehirler Network’üne yayımlanan ve okunan kitap sayısı çokluğu ve sagaların yüzü suyu hürmetine katıldı. Sagalar ve eddalar dünya edebiyatında çok önemli bir yere sahip. İzlandalıların ne kadar yaratıcı bir millet olduğu su götürmez bir gerçek. Burada herkesin sesi güzel, herkes şair. İnsan hiç bir yeteneği olmayınca komplekse giriyor.
Biraz kitap piyasasına bakıcak olursak şu ara en popüler kitaplar benim de favorim olan Arnaldur Indriðason’un Þýska Húsið (Alman Evi) ve yine diğer bir polisiye yazarı Yrsa Sigurðardóttir’ın Sogið (Vortex) romanları. Alman Evi, 1941 yılında Amerikan ordusu tarafından işgal altında olan Reykjavík’te geçiyor. Bir adam küçük bir kiralık dairede kafasından vurulu bir şekilde bulunuyor ve askerlerden şüpheleniliyor. Ve olaylar gelişiyor. Bu yazarın Reykjavík Geceleri isimli romanını daha yeni bitirdim ve bütün polisiye severlere tavsiye ederim. Türkçe’ye çevirilmiş romanlarını bulabilirsiniz Türkiye’de.
Bilgiler için teşekkürler. Bazen size olağan gelen bilgiler başkaları için çok değerli olabiliyor. Yemek alışkanlıkları, görsel güzellikler, alışveriş mekanları, kültürel aktiviteler, sanatla ilgili her türlü bilgiyi paylaşmanız dileğiyle. Başarılar.
BeğenLiked by 1 kişi
Ben de teşekkür ederim 🙂
BeğenBeğen
Duvarı mahvetmişler hakikaten. İçim gitti.
Tjörnin manzarası rüya gibi.
Ellerine sağlık çok güzel bir blog olmuş.
BeğenBeğen
Teşekkür ederim 🙂
BeğenBeğen
Cook tesekkur ederim iyi ki boyle bir blog acmışsınız 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
Ne kadar güzel resimler..bende gecen yıl Nobel’de reykjavik de idim.tabi seyahat amacı ile.ve gerçekten çok beğendim.şoföründen,,küçük çocuğuna kadar herkes şahane İngilizce konuşuyor.insanlar medeni ve sakin.kuzey ışıklarını caddelerde bile görebildim.ayrıca Blue lagoon da şahaneydi!!!!!
BeğenLiked by 1 kişi